Hoşgeldiniz . . .
30/11/2008 : 02:52:54 de yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Aranıza Yeni Geldim. Herkese Merhaba
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Aman onu yanlış anlamayın sakın. Ben çocukları çok severim. Üçüz değil
beşizde olsa her türlü sıkıntısına katlanırım. Ben sadece yaramazlık
açısından birazda şakasal yaklaştım olaya sadece.
21/12/2008 : 04:23:23 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Üçüz nasıl bir şey ki ?? Bu bizdeki ufaktan 3 tane hem de aynı anda !
21/12/2008 : 03:29:57 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Abur cubur çekmecesi en altta bizde de. Tamamen serbest. Çok zor oldu
ama artık yemekten hemen önce veya sabah kalkınca kullanmıyorlar. Ama
gerçekten çok zor başardık bunu. Tam şu anda açlıktan kıvraranan
çocukları anlattım en çok. Yedikleri her lokmanın ne kadar kıymetli
olduğunu kısmen anlamış durumdalar ama çocuklar sonuçta......
21/12/2008 : 02:38:48 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Benim hep durup durup hayretle düşündüğüm olay şudur ;
İlkokulda
öğretmen herkes aklındaki bir icadı resmini çizsin demişti. Ben TV
sehpası gibi bir makina çizmiştim. Bir yerinden su konuyor, güneşe
bırakılıyor , bir diğer yerinden içine bazı kimyasallar konuyor, bir
süre sonra çekmecesini açında kalıp kalıp patates çıkıyor. Bu benim
aklıma gelen icattı.
Şimdi bir senedir yaptığımız çalışmalara
bakınca fuar için, kendimiz için , bundan pekte farklı birşey olmadığını
görüyorum. Tohumu atıyoruz bir yerden su bir yerdem kimyasal veriyoruz
güneşe bırakıyoruz ondan sonrada patatesleri domatesleri toplamaya
başlıyoruz. Full otomasyon sonra besin. Artık bunlar gerçek. Çok
hayretle karşılıyorum. Bir de düşünüyorum ben çocukluğumda başka neler
düşünmüştüm diye. Hepsi gerçek oluyor birer birer . . .
12/12/2008 : 02:51:22 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Para Kazanmak Bu Kadar Kolay mı ?
Bizim ülkemizde bir şeye standart çıkarılması için o konuda piyasada bir
çok uygulama bulunması bir çok firmanın kafasına göre uygulamamlar
yapmış artık ortada ciddi bir kargaşanın doğmuş olması gerekir.
Avrupada
ise konu henüz hiç ortada yokken önce standartları oluşturulur.
İnsanlar bu standarta göre uygulamamlarını yapmaya başlar.
Eski
örnekler belki ama mentalite şöyle ; Bir şeyin uçak sayılabilmesi için
havadan ağır olması ve en az yerden x metre yukarıda x metre gidebilmesi
gerekir diye standart koyup mucitlerin buna göre tscil almasını
istemişler. Edison sokakları ilk ihalesinde bu tür bir stanrt ile
aydınlatmış. Dikkat ortada ne uçak nede elektrik var. Önce standart
konmuş. Akılsız zekasız bir kitlenin yapacağı iş değil bence.
Ne diyorsunuz ?
11/12/2008 : 20:42:36 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Para Kazanmak Bu Kadar Kolay mı ?
Alman cihazları akla zarar montaj şekilleri ile montajlanmıştır. Sökülüp geri toplanması çok zordur. Toplama sırasında mutlaka hasar görecek yerleri vardır. Birinci tamirde ikincisine imkan kalmadığını düşünerek toplarsınız.
Japon cihazları mükemmeldir. Çok partik sökülür , nerelerin bozulabileceğini önceden düşünmüşlerdir. Tamamını sökmekten kurtarmak için kapaklar yapıp uyarılar yazmışlardır. Vidaların karışmaması için her kademede farklı montaj elemanları kullanırlar. Hiç bir vida yanlış yere takılamaz.
Holland veya Denmark yazan cihazlarda Alman esintisi çoktur. Menü mantıklarını çözmek oldukça zordur.
11/12/2008 : 20:35:50 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Para Kazanmak Bu Kadar Kolay mı ?
Manuelleri okumadan cihaza girişmek en büyük zaaflarımdan biridir. Bizde de şöyle oluyor ;
Yeni
bir demonte masa aldık veya dijital termometre ; ben direk montaja
başlarım yada tuşlara basmaya başlar keşfederim. Bazen takılırım. Bu
arada hanım manueli okuyordur ve takıldığım yeri bana tarif eder.
okuduğunu algılaması bana göre hızlıdır. Bana hep kızar okusan hiç
takılmayacaksın der. Bende kıvrak onda sağlam bir zeka var
diyebilirmiyiz ?
Eğer Avrupanın durumu buysa gelişme ve aklın
yolunu izlemek için kıvrak zekaya ihtiyaç yok demektir. Bizde bazı
konular ısrarla rayına oturamıyor. Konan kurallar saç baş yolduruyor.
Bunu aklım almıyor.
11/12/2008 : 20:26:50 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Para Kazanmak Bu Kadar Kolay mı ?
Sevgili janet bende diyordum ki hiç yönetici pozisyonu yazısı değil bunlar doğal ve soft bu doğallık acaba nerden geliyor ??
Şimdi anladım.
11/12/2008 : 20:16:31 de yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Çok doğru hikaye, sizle ben bunu tam olarak anlarız ama başında çocuk olamayan buna çok anlam veremiyor.
Bazen
akşam evde yaparım diye 3 sayfalık bir iş getiriyorum. Saatler geçiyor
yapmak mümkün olmuyor. Anlattığımda insanlar bunu bazen anlamıyor.
Nasıl olur diyorlar. Ama böyle oluyor.
Fakat sıkıntılı durumlardaki en büyük enerji kaynakları çocuklar. Hiç bir şeyi umursamadan ölesiye çalışmanızı sağlıyorlar.
Damdan düşenler anlar ancak birbirini . . . . Çok güzeldi.
11/12/2008 : 16:03:18 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Para Kazanmak Bu Kadar Kolay mı ?
Sevgili Rterzioğlu,
Yazdıklarınız güzel tavsiye ve hikayeleri
içeriyor. Gerçek doğal hikayeler olması hasebiyle çok da akla yatkınlar.
Bana pek, '' 0 sermayeyle 100 milyon dolarlık iş kurdu '' tarzındaki
başarı öyküleri hitap etmiyor, gerçek bile olsalar ifade şekli bu
masalsılığa ulaşmışsa artık benim kulagıma hitap etmez oluyor. Bu
nedenle sizin yazdığınız hikayeler benim çok daha istek ve zevkle
okuduğum başarı hikayeleri olarak aklımda yerini alıyor.
Üstelik ana fikrimizde aynı.
Ezbercilik.
Burası Türkiye denerek açıklanan durumlar dünyadan ne kadar haberdarsa ,
Türkün aklı cinliğe
Para Kazanmak Bu Kadar Kolay mı ?
Ülke gezmişliğim yok ama uyanıklık bir bize mi has ? İtalyanlar , Yunanlılar , İspanyollar bizden ne kadar farklı ki ?
Lisedeyken
çadırlı kampinglere giderdik. Kendine önceden parasını ödeyip yer
ayıran aileler olurdu. Avusturyalı turistler kendilerine gösterilen
yerlerden birini seçip yerleşirdi. İspanyol turistler kimseye sormadan
yabancı ülkedeyiz demeden beğendileri yere yerleşir sonradan gelen
aileylede çatır çatır kavga ederdi. Bir örnek aklımda kalmış.
Bu
örnek ticarete ne kadar örnek teşkil eder bilemem. Burası Türkiye
cümlesi beni hep rahatsız etmiştir. Uyanıklık insana has bir davranış
biçimi, eminim Amerikalı da bir açık kapı bulursa girecektir. Almanyadan
tatile
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Doğru sakinledi ortalık.
Bir çocuklar sakinlemiyor. Yıkılıyor ev bazen. Keşke bir kapatma düğmeleri olsaydı diyor insan bazen.
10/12/2008 : 20:34:26 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Ben çocukluğumu hatırlıyorum. Yaptığım yaramazlıkları, babamın nasıl
olupta krizlere girmediğini şimdi çok iyi anlıyorum. Evdeki
televizyonun içini açtığımı, ütüyü söküp toplayamadığımı, mahalledeki
inşaatın 3. katından aşağıdaki kumun üstüne atlama denemeleri
yaptığımızı, tavan arasındaki mangalın içinde ateş yaktığımızı, yazın
meyve çalacağız diye gittiğimiz şehrin diğer ucundan geri dönemeyip
bütün gün kendimi arattığımı hep hatırlıyorum. Ceza vermişti 1 ay
sadece meyve yeme cezası ! Adam pazarda adı duyulmamış meyveleri
getirmişti eve. İçim dışım meyve olmuştu . . .
Bakalım biz neler yaşayacağız .
10/12/2008 11:40:47 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Sabahtan akşama kadar hiç durmadan konuşabiliyor küçük çocuklar. Uzun
süredir akşam haberlerini sağ kulağımla ufaklığın anlattıklarını da sol
kulağımla aynı anda dinlemek zorundayım. Mutlaka anlatacak ya da soracak
bir soruları oluyor. Dinlememek gibi bir lüksünüzde yok.
10/12/2008 : 01:50:26 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
Anlaşılan ben pek reklam izlemiyormuşum. Soruları duyunca çok şaşırmıştım , meğerse bir reklamda geçiyormuş bu sorular.
Neyse ben gene de sordum size de....
09/12/2008 : 00:11:54 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Şu İki Sorunun Cevabını İstiyorum
4 yaşında bir oğlum var. Benden bol köpüklü kahverengi bir süt istedi. Sonra benimle mutfağa geldi.
Dediki ; Baba, kahverengi bir renkse o zaman kahve ne renk ?
Kahvenin ne renk olduğunu anlatamadım.
Ardından bir soru daha geldi ; Koyun saymak uyutuyorsa o zaman çobanlar hep uyuyormu ?
Koyun saymanın söylendiği gibi herkesi uyutmadığını söyledim peki dedi.
Siz olsanız nasıl açıklardınız ?
09/12/2008 : 00:05:56 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
80' ler . . .
Plaklar vardı. 45 lik 33 lük ve 7 şarkılık longplayler. Çocukluğum Dağlar Kızı Reyhan' ı dinleyerek geçti ama genede yabancı müzik severim.
19/11/2008 : 23:39:23 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
80' ler . . .
Laklak diye bir oyuncak vardı. parmağa geçirilen bir yüzükteki iki bir
karışlık ipte asılı pinpon topu büyüklüğünde sert top. Bileğe bir bez
sarılır ve toplar bir yukarda bir aşağıda birbirine çarptırılırdı.
Herkesin bir tane olmak zorundaydı.
19/11/2008 : 23:36:14 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
80' ler . . .
Televizyonların önüne konan renkli camları, kafalar sarı elbiseler yeşil ayakların da kırmızı göründüğünü,
Her
evde televizyon kapatma prosedürünün farklı olduğunu,önce regülatör
sonra tv ardından fişi çekme sırasının her evde evin babasının
tespitlerine göre değişik olduğunu,
TRT nin FM bandındaki tek
kanal olan istasyonunda tüm ülkeye her gün mutlaka bir kaç saat klasik
müzik dinletildiğini de ben ekleyeyim.
Ben bu sonuncuya çok
takılmıştım düşünün tek bir radyo istasyonunuz var oradada bilmemne
flormoni orkestrası yayını var. Yarın radyoyu açtığınızda bütün
istasyonların olmadığını kalan tek istasyondanda bir adamın arya
söylediğini hayal edin bunun günlerce sürdüğünü düşünün
dayanabilirmisiniz. Yıllardır klasik müzik fobisinden hiç kurtulamadım.
Belki de sevme ihtimalim vardı oysa ki !!
15/11/2008 : 07:27:22 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Editörlerin Muhteşem Dönüşü
Ülkemizde birçok Ukraynalı doç dr. hanım var hatırlatırım. Çok da bilimsel bazı bilgiler yani . . . !?
Tıp ta o kadar ilerlemişlerki (?!) doktorları dünyayı dolaşmaya başlamış....
Ama
ben internette endive bitkisinin ne olduğunu araştırken tesadüfen bir
yemek forumunda okumuştum. Ukraynada yaşayan bir Türk hanımın yazdığı
bir yazıydı.
13/11/2008 : 01:22:18 de yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Editörlerin Muhteşem Dönüşü
Sen gene Çinlileri bil. Ukraynanın bu konuda bir numarası yok.
13/11/2008 : 01:23:14 de yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Editörlerin Muhteşem Dönüşü
Çok karışık olmuş. Üçünü karıştırıp içseydiniz desek olmaz. En iyisi
nane ve limonlu suları karıtırıp nane-limon suyu yapmak mümkün.
Hakikaten çok komik olmuş . . . .
10/11/2008 : 00:27:28 de yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Editörlerin Muhteşem Dönüşü
Frenk üzümü diye çalı formunda bir bitki var. Bunun kırmızı meyvelisini
buluyorsun meyvelerini taze olarak alıyorsun. Üzüm tanelerinden şurup
çıkarıyorsun sık suyunu çıkar şekerle karıştır veya reçel yapar gibi
koyu şurup çıkar. Taze meyvenin suyunu hafif ılık ve şekerli içince
nefes açılıyor. Midede bir rahatlama oluyor hafif terleme ve böbreklerde
hızlı çalışma başlıyor. Hamilelikte tüketilmemesi konusunda bir
araştırma yazısı okudum. Frenk üzümüne benzeyen epey bitki var. Ribes
alt familya adı. Bir de kırmızı üzümlüsü olacak.
08/11/2008 : 13:55:56 da yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Editörlerin Muhteşem Dönüşü
Güzel site.
Ama asıl güzellik internette tabiki.
Mucizevi birşey.
Global
bir kültür oluşuyor. Örneğin Kanadadaki vergi sistemini öğrenmenin en
kolay yolu. Pat diye biri size anlatıveriyor bir çırpıda
öğreniveriyorsunuz.
Koniks insanlara gerçekleri anlatıyor,
yazarlar sayesinde. Paraya sıkışan acaba bu işin çıkış yolu nedir ki
diye saldırıyor internete. Tabi en başta hemen buluveriyor Koniks i . . .
Bir de bakıyorki o kadar basit değil herşey , üstelik o kadar korkunç
da değil. Bunları anlıyor rahatlıyor. Asıl yapması gerekeni yapmaya
başlıyor. Bedava para aramayı bırakıyor. Bu arada artan kültürü de
cabası . . .
Mutlaka linklerden merak edip gelenlerde var.
Onlardan da takılıp kalan çok kardeşimiz var. Benim iki amacım var
mesela , bir yazıp rahatlamak iki öğrenip araştırmak.
Bir
zamanlar sayfalar dolusu yazı yazardım. Fotoğraf çekmek gibi , aklımdan
geçenleri unutmayayım diye. Sonra iş güç bir koşuşturma başladı. Zaman
kalmadı ne okumak ne de yazmak hepsi hayal oldu. Kelime dağarcığı
daraldı. Ufuklar kayboldu , dünya ayaklarımızın etrafında küçüçük bir
yer haline geldi. Koca dünya , engin ufuklar. Hepsi yok oldu gitti.
Buradan dünyanın her yeri görünüyor. Buradan hedef alınca dünyanın
Hayvan mı Olmak Zor, İnsan mı ?
Hayvan camiasında hayvan olmakla insanlık içinde sosyalitede bulunmak
arasında teorik açıdan bir fark yok bence. Diyelim ki bir kuş olduk.
Aralarına girdik. Onlarda da ast var üst var. Sizi avlayan başka kuşlar
var. Hazırlıksız yakalanılan mevsimler var. Soğuktan donmak rüzgardan
nefes alamamak var. Dolaşıp gezip yiyecek bir şey bulamamak var.
Yavrularını yetiştirememek yumurtaları başka hayvanlara kaptırmak var.
Sürüden atılmak var.
Bunların hepsinin insan sosyal hayatında karşılığı var. Fark yok anlayacağınız.
01/10/2008 : 00:23:25 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Zamanda Yolculuk Gerçek Oluyor !
Zamanda yolculuğun hiç bir zaman gerçekleşmeyeceğinden eminiz. Çünkü
eğer mümkün olsaydı bunu hiç tartışmaz hiç sorgulamazdık en baştan beri
bizimle birlikte olması gerekirdi. Tarihin hangi noktasında
gerçekleştiğini de hiç bir zaman öğrenemezdik çünkü gerçekleştiğinde
bunu daha önceki tarihlere taşıyan birileri çıkar ve zamanın binlerce
yerinde zamanda yolculuk makineleri olurdu. Sonuçta zamanda yolculuk
gerçekleştiği anda bütün zaman sabote olacak demektir. Zamanda yolculuk
diye birşey hiç bir zaman olmayacak ve insan mevcut akıl ve zekasıyla
zamanın bütün dakikalarını tek tek ve sırasıyla yaşamak zorunda kalacak
şimdi ve her zaman . . .
Ne dersiniz ?
01/10/2008 00:11:41 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Bayramınız Kutlu Olsun.
Şimdi düşünüyorum da çocukluğumda Ramazan bayramında ziyarete gittiğimiz
evlerde büyüklere likör ikram edilirdi. Hem de Konya da hemde sıradan
vasat evlerde. Ne kadar da tutarsız bir durummuş.
Hepinizin bütün bayramları kutlu olsun. Mutlu olun gerisi hikaye . . .
29/09/2008 : 21:47:28 de yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Bir Trafik Kazası
Dün dükkanımın önünde bir kaza oldu. Yeni model otomatik vites bir araç
sadece 10km hızla gitmenin mümkün olduğu bir dar yolun sonunda sola
dönmek üzereyken umulmadık bir şey yaptı. Sonuçları çok vahimdi. Ancak
aklıma hayalime sığmayacak birkaç vahim hata da beraberinde geldi.
Yol
işlek bir ara sokak, direk büyük bir ana yola şehrin en merkezi yerine
çıkıyor. Genişliği 6 metre ancak ve yolun sağ tarafı araç parkı için
uygun bu yüzden yol boyu sıralı araç var. Karınca gibi yayanın olduğu
bir yol. Yolun sol tarafında ise küçük restoranlarlar var bazılarının
önünde tek masa ve oturanlar var. İftara 1 saat
Site Editörlerine/ Yazarlarına Arz Olunur
Bu sitede bu tarz bir resim yok zaten siz de başka bir siteden söz
ediyorsunuz. Sigara içen birinin özellikle dışarıda açık havada bile
başkasına zarar vermemesi gerek bu doğru. Kaldırımda yürürken önümdeki
adamın dumanı bana gelirse bundan hiç hoşlanmıyorum. Bir o duman onun
dumanı dumanına sahip olması gerek, iki o anda sigara içmiyorum duman
solumak istemiyorum, üç sigara içsem bile dumanı kendi sigaramdan çekmek
isterim. Kapalı yerde içen zaten artık kanunen suçlu durumda.
Ancak
sigara bir özgürlüktür. Her yerde satılıyor. Yasakları kimse
uygulamıyor. Yakında iyice yalama olacak. Bu iş şuna benziyor ; çocuğa
bir oyuncak davul alıyorsun sonra evde onu çaldıkça gürültü etti diye
ona kızıyorsun.
Sigaranın zararları ile ilgili ipe sapa gelmez
kimsenin içine işlemez reklamsal boyutu saçmanın basitliğin uç
Bu Siteye Yüzlerce Yazı Yazarak Ticaret Yapılmaz.
Ben memur çocuğuğum hatta sülalemin tek esnafıyım. Bunun da etkisiyle
sadece kural bilirim. Kuralsız iş beni zorlar. Önce sahıs firmasıydım
yıllarca öyle dükkancılık yaptım. Sonra Ltd. şirket oldum. Büyüdüm.
Vergiler kiralar faturalar maaşlar hep gününde ödendi hiç bir esnekliğe
tahammülüm yoktu. Maaşlar bankaya yatar eleman oradan bankamatikle
çekerdi. 11 elemanın bazıları dükkan dışında montaja giderdi, onlara
sağlık sigortası kaza sigortası yaptırdım SSK larından başka bir de
onları ödedim. Çok çalışana prim verdim.
Sonuç . . .
Bütün
bu kuralların bana zerre faydası olmadığını idrak ettim. 700 liraya
sigortasız çalışacak başka şansı
Bu Siteye Yüzlerce Yazı Yazarak Ticaret Yapılmaz.
Sayın üyeler abartmaya gerek yok bence özür falan gerekmez bu yazısından
dolayı. Söylediklerinde haklılık payı var mutlaka ama niye bu kadar
heyecanlı bir yazı yazdı üstelik birçok üyeyi kapsayacak şekilde onu
çözemedim.
Belki bir durgunluktan sonra aniden gelen kazanç heyecana sebep olmuştur. Başarma duygusunun inkar edilemez cazibesi . . .
Kendisini takdir ediyor başarılarının devamını diliyorum hemde en içten duygularımla . . .
20/08/2008 : 01:13:34 de yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Bu Siteye Yüzlerce Yazı Yazarak Ticaret Yapılmaz.
Aramızda birçok ortak yan görmeme rağmen arada bizde gümbürtüye gitmişiz.
Yaş
kemale ermiş, ticaret öğrenilmiş, borç yok hatta cepte 3-5 kuruş yedek
akçe var. Güzel, bu durumdada iş yapamayan gitsin yatsın zaten.
Ama
bu heyecan niye ki , bu ilk mi de bu kadar heyecan yaptı. Senin bu
gerilla taktikler dediğine pek uyuyor zaten bizim onca dondurmacıya
rağmen ''sezonluk dondurma'' işi, ''5 çeyrek cumhuriyetle çıkarılan koca
dükkan parası'' işi, ''tv kumandası'' işi. Burada yazıldı bu işlerin
hepsi. Bu işlerin hepsinde piyasada tek değildik, hepsinde piyasa krizi
vardı, hepsinde para darboğazı vardı, hepsinde herkes
Dünyanın En Gerçekci Kaza Testini Biz Yaptık
Bu arada kendimden bir örnek vereyim. Çuvaldız testi.
Dükkandaki
montajcı çocukların hep bir yerlerden düşme ihtimali vardı. Gidip
hepsini sağlık ve kaza sigortası yaptırdım. SSK+Kaza+Sağlık , hepsinin
aylık primi 500 e yakın birde maaş. Piyasada bir dükkana 500-700 arasına
mal olacak bir işci bizim dükkana işciye hakkı neyse ver dürüstlüğünü
de ilave edince 1500-2000 e mal olmaya başladı.
Ne mi oldu sonuçta? Battık kısaca. Asıl batış sebebimiz bu olmasada
Dünyanın En Gerçekci Kaza Testini Biz Yaptık
Artık filika halatları koparsa kimse ölmeyecek.
Çünkü yapılabilecek en gerçek hatta gerçeğinden bile daha gerçek kaza testini yaptık.
Emniyet kemerleri bağlı, bazıları yüzme dahi bilmeyen, sırtlarıda can yeleği, test işcilerini !? üstü kapalı bir filikaya oturtup halatını koparırsanız ne olur??
Filika denize ters olarak düşer, camları kırılır, işciler birbirini ezer, bazılarının emniyet
Kaderle Oyun Oynamak
Amerikan Adlî Tip Derneginin 1994 te San Diego da tertiplenen ödül
yemeginde dernek baskani Don Harper Mills, aktardigi acayip bir ölüm
olayindaki adlî komplikasyonlarla dinleyicilerini saskina
çevirmisti.Kaderin adaletine dair ince bir nükte tasiyan bu yasanmis
öykü, saniriz sizleri de hayrete sevk edecektir
23 Mart 1994 te
Ronald Opus un cesedini inceleyen adlî tabip, onun kafasindan yedigi
kursunla öldügü
Noel Baba Ve Nasrettin Hoca Arasındaki 7 Fark
Nasrettin Hoca Noel Baba karşılaştırması
Noel baba yılbaşına
doğru gündeme gelen bir ''dönem'' figürüdür. Nasrettin hoca yılın her
günü yıldızdır!... Noel baba 'bütün çocuklara karşılıksız armağan verme
gibi ütopik,imkansız bir fikrin kahramanıdır. Nasrettin hoca , 'parayı
veren düdüğü çalar' dürüstlüğüyle realist ve gerçek bir kimsedir... Noel
baba ÇAM AĞAÇLARININ toplu katliamında baş rol oynar Nasrettin hoca
sadece bindiği dalı keser , zararı da sadece kendisinedir... Noel baba
maddecidir. Nasrettin hoca paraya çevrilmeyecek bir zenginlik
kaynağıdır, ruhu ve zekayı besler… Noel baba geyiklerin çektiği kızakla,
üstelik bir de uçarak,itici bir sürrealite içindedir. Nasrettin hoca
eşşeğine ters binerek reel ortamda sürreallik gösterdiği için daha
çarpıcıdır. Noel baba aslen Antalya çıkışlıdır fakat asimile
olmuştur,doğum yerini meraklısı bilir. Nasrettin hoca sonsuza dek
Akşehir'in evladıdır... Noel baba herhangi bir babalığını görmediğimiz
bir''baba'' dır Nasrettin hoca hepimizin hocasıdır…
Kaynak: www.bedaf.net
24/07/2008 : 01:28:18 de yazıldı. Bu yazının ilk alıntılandığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Özelleştirme; Kanada Ve Türkiye' deki Durum
Ünlü Fortune dergisinin 17 Eylül sayısındaki (s. 23) haberin başlığı
böyleydi.
Son iki yılda Kanada, yabancı ülke yatırımcılarının işgaline
uğramış, ülkenin en büyük, en ünlü ve en eski özel şirketleri,
yabancılara satılmıştı:
Bunların çoğu, dünya ölçeğinde ün yapmış büyük
şirketlerdi. Ülkenin en eski ve en büyük perakende zinciri
Hudson's Bay
mağazaları, 1.5 milyar dolara Amerikalı bir yatırımcıya satılmıştı.
Ülkemizde de önemli yatırımları olan Dört Mevsim Oteller Zinciri (Four
Seasons Hotels), 3.8 milyar dolara Suudi Arabistan Krallık Holdingine
Yüzüncü Maymun
Ken Keyes Jr.'dan belki de hepimizin hayatını değiştirecek bir gerçek deneyin öyküsü.
Size
gerçek bir hikâye anlatacağım: Yüzüncü Maymun'un hikâyesini... Pasifik
Okyanusu'nda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda Macaca Fuscata türü
Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal ortamları
içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim insanları
tarafından gözleniyor.
1952'de Koshima Adası'nda bilim
insanları maymunların beslenmesi için kumların içine tatlı patates
E-insan Olmanın Etik Kuralları
İnsanlık, sanayi ötesi bir toplum biçimine, bilgi toplumuna geçişin
sancılarını yaşıyor. Bilgi, bilim, teknoloji, Ar-Ge, fikri emek,
bireysellik ve yaratıcılık temeli üzerine İnternet ve bilişim-iletişim
teknolojilerinin öncülük ettiği bu değişim, yaşamın tüm boyutlarını
değiştirmeye başlamıştır. Ülkelerin ekonomisi, mesleklerin yapısı, insan
gücü profili, yönetim biçimleri, iş yapma biçimleri, ticaret, kültür,
eğitim, sağlık, eğlence gibi yaşamın her alanı bu değişimin etkisi
altında dönüşmeye başlamıştır. Bilgi temelli, dinamik ve rekabetçi bir
ekonomi için,
90 Saniyede Kendini Sevdir !
Bir altyapı olmalı tabiki her türlü davranış tekniğine rağmen karşındaki
kendini kapatmışsa etkilemek en azından hemen olumlu tepkilerine maruz
kalmak mümkün olmayabilir. Ben gene de bu tür tekniklerin büyük oranda
işe yaradığı kanatindeyim. Biraz kandırmaca olsada . . .
20/07/2008 : 23:37:26 da yazıldı. bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Adam Olmak Cinsiyet Tanır mı ?
Hegel´in "Hakikat bütündür." söylemi; ruhumu en çok okşayan, aklıma
mantığıma en uygun gelen ve yaşamın gizli şifrelerini çözen en kilit
tümcelerden biri olarak durur karşımda!
Ne var ki baktığım yerden
gördüğüm manzara odur ki; bir yerde hakikati bütünleyen bir Hegel, diğer
yanda ise eline ne geçirdiyse kategorize eden, bölen, parçalayan,
gruplara ayıran bir insan güruhu vardır. (Ve belki de doğusuna batısına
aldırmadan "bir insanlık" demeli!)
Biri "bütünlük", "total bir
algılama" ve daha ilmi bir ifade ile "feraset" der; öteki ise
siyah-beyaz, zengin-fakir,
Erkeğin Genel Olarak Yaşadığı Durum
Erkeğin Yaradılışı
Tanrı eşegi yarattı ve ona dedi ki: "Sen bir eşeksin. Sabahtan akşama kadar yorulmadan, yakınmadan çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot yiyeceksin, az akıllı olacaksın ve 50 yılyaşayacaksın". Eşek cevap verdi: "50 sene böyle bir hayat için çok çok fazla, lütfen bana 30 yıldan fazla verme!" ve böyle oldu...
Sonra Tanrı köpeği yarattı ve ona dedi ki: "Sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların en yakın
Paranın Bir Diğer Anlamı
Eğer kendimizle ya da hayatımızla ilgili manalı ve asla sarsılmayacak
bir nokta olsun istiyorsak, para kavramına sadece bizi korkutan ve taciz
eden bir araç olarak değil, içimizde asla ticaret konusu
yapamayacağımız noktaların varlığını bize hatırlatan bir araç olarak
bakmalıyız.
Bir insanın değerini, onun cinselliği, zamanı ve parayı
nasıl ele aldığını inceleyerek anlayabiliriz. Bu da günümüzde bu üç
konunun hayatımızın her köşesine nasıl sinmiş olduğuna dair bir
kanıttır. Parayı ele alırsak; hayatımızın her alanına ekonomik açıdan
bakmak zorunda kaldığımız bir dönemde yaşıyoruz. Bir anlamda
Para Nedir ??
Para topluma hizmet verdiğinize dair bir belgedir.
İlk çağlardan beri bir biçimde değiş-tokuş vardı. Sonra değiş-tokuş yönteminin zorluklarından kurtulmak için parayı icad ettik.
Herkes
içinde yaşadığı topluma bir hizmet götürerek katkıda bulunur. Bunun
göstergesidir para. Ancak zamanla, binlerce yıl içerisinde insanoğlu
başka hiçbir konuda gösteremediği kadar çok soyutlama becerisini para
konusunda göstermiştir. Böylece hisse senetleri, faiz, paranın da mal ve
hizmet gibi bir ürün haline gelmesi gibi abukluklar doğmuştur.
Gezegenimizde
birbirimizi yiyor oluşumuzun iki büyük nedeninden biri olan para,
günümüzde nesnellik değerini
Yeni Bir Bölüme İhtiyaç Var mı?
Hangi başlığı açarsanız açın veya onları taşırsanız taşıyın gene herkes bildiğini okuyacaktır. Okuyacaktır derken yapacaktır demek istiyorum. Yeni üyenin birde site çalışma mekanızmasını çözene (belki hiç bir zaman da çözemeyecek !) kadar yazmak istediğini ilk bulduğu yere yazacağından emin olabilrsiniz. 3-4 yıl önce açılmış bir başlığa hala yeni yazılmış gibi cevaplar veren bir kitle var sonuçta . . .
19/07/2008 : 22:24:29 da yazıldı. Bu yazının yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
90 Saniyede Kendini Sevdir !
Birilerinin sizi sevip sevmemesi an meselesi. İnsanlar arası iletişim
uzmanı Nicholas Boothman'ın "90 Saniyeden Kısa Zamanda Kendinizi
Sevdirmenin Yolları" adlı kitabı iş, aşk ve arkadaşlık ilişkilerinde
etkileyici bir başlangıç yapmanın püf noktalarını anlatıyor.
Düz renk bir duvara kesintisiz olarak ne kadar bakabilirsiniz? Cevap: Sadece 90 saniye.
İnsanın bir şeye tüm dikkatini vererek bakabilme süresi bu kadar kısa.
Bir
iş görüşmesine gittiğinizde, hoşlandığınız birisiyle ilk buluşmanızda
yada bir arkadaş ortamına ilk kez girdiğinizde olumlu bir etki yaratmak
ve insanların sizden hoşlanmasını sağlamak da bu 1.5 dakikaya bağlı.
California
üniversitesi'nde insanlar arası iletişim konusunda doktora yapmış olan
iletişim uzmanı Nicholas Boothman, biriyle tanıştığınızda en önemli anın
karşınızdaki kişinin tüm dikkatini size yoğunlaştırdığı ilk 90
90 Saniyede Kendini Sevdir !
Birilerinin sizi sevip sevmemesi an meselesi. İnsanlar arası iletişim
uzmanı Nicholas Boothman'ın "90 Saniyeden Kısa Zamanda Kendinizi
Sevdirmenin Yolları" adlı kitabı iş, aşk ve arkadaşlık ilişkilerinde
etkileyici bir başlangıç yapmanın püf noktalarını anlatıyor.
Düz renk bir duvara kesintisiz olarak ne kadar bakabilirsiniz? Cevap: Sadece 90 saniye.
İnsanın bir şeye tüm dikkatini vererek bakabilme süresi bu kadar kısa.
Bir
iş görüşmesine gittiğinizde, hoşlandığınız birisiyle ilk buluşmanızda
yada bir arkadaş ortamına ilk kez girdiğinizde olumlu bir etki yaratmak
ve insanların sizden hoşlanmasını sağlamak da bu 1.5 dakikaya bağlı.
California
üniversitesi'nde insanlar arası iletişim konusunda doktora yapmış olan
iletişim uzmanı Nicholas